Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde beş ilçe bulunmaktadır. Bunlar Lefkoşa, Girne, Gazimağusa, Güzelyurt ve Yeni İskele‘dir. Lefkoşa, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin başkenti ve en büyük şehridir.
LEFKOŞA TURU
Lefkoşa’nın Tarihçesi: Değişik dönemlerde farklı uygarlıklara ev sahipliği yapmış sayısız tarihi eser bulunduran Kuzey Kıbrıs Cumhuriyeti’nin başkenti olan Lefkoşa şehri adanın ortasında yer almaktadır. İlk yerleşim tarihi yaklaşık M.Ö 3000-4000’dir. Lefkoşa, Bizans, Luzinyan, Venedik, Osmanlı ve İngiliz tarih ve kültürünü içinde barındıran önemli bir Akdeniz kentidir. Levkosia adını 10.yüzyılda almıştır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde geleneksel Osmanlı mimarisi tarzında Camiler, hanlar ve konaklar inşa edilmiş olup günümüze kadar gelen önemli tarihi yapıları içinde barındırır. Günümüzde Türk ve Rum tarafları olarak ikiye bölünmüş tek başkent özelliğini taşımaktadır.
Boğaz Şehitliği: Kıbrıs Harekatından şehadet şerbeti içen er ve erbaşların anısına yapılan mezarların bulunduğu Boğaz Şehitliği Kıbrıs’ın en görülesi yerlerinden biridir.
Lefkoşa-Girne yolundan gidildiğinde Boğaz bölgesinde bulunan şehitlik, turistler tarafından her yıl ziyaret edilmektedir. Şehitlik, GKK Komutanı Tuğgeneral Galip Mendi’nin çalışmaları sonucunda anıtsal yapı kazanmıştır. Şehitlik için aynı zamanda; Prof. Dr. Tankut Öktem’in yaptığı büyük bir Mehmetçik, 4 aslan, 4 anıtsal türden heykellerin yanı sıra 5 tane rölyef hazırlamıştır. Kıbrıs’ın gezip görülmesi gereken yerleri arasında bulunan Boğaz Şehitliği’nde 287 TSK askeri ve 26 Kıbrıslı Türk askerinin şehitliği vardır.
Barbarlık Müzesi: Müze,4 Aralık 1963’te başlayan olaylarda, Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı’nda görevli Dr. Binbaşı Nihat İlhan’ın evinin EOKACI Rum çeteleri tarafından 25-26 Aralık 1963 gecesi basılarak, ailesinin hunharca ve canice burada kurşuna dizilerek şehit edilmiştir sonrasında müze yapılarak 1 Ocak 1966 tarihinde ziyarete açılmıştır.
Yeşil Hat:Yeşil Hat, Kıbrıs’ta var olan iki ayrı devleti Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni (de facto) ayıran bölgeyi belirtmek için kullanılmaktadır.
İlk olarak 1964 yılında, o tarihte Birleşmiş Milletler’e bağlı “barış kuvvetleri” komutanı Peter Young tarafından ortaya konmuştur. Kendine bağlı kuvvetleri Lefkoşa’nın değişik bölgelerine dağıtan general Young, harita üzerine, daha sonra “Yeşil Hat” adını alacak olan yeşil renkli kalem ile bir hat çizer. “Yeşil Hat”ın bugünkü sınırları ise 1974 yılındaki Kıbrıs Harekâtı ile belirlenmiştir.
Girne Kapısı: Eski Lefkoşa şehrinin sınırlarını belirleyen surlarda 3 önemli kapı, 3 önemli geçiş noktası bulunmaktadır. Girne Kapısı, bu önemli giriş-çıkış noktalarından biridir.
Lefkoşa Mevlevihanesi: Lefkoşa’da 1593 yılında Kıbrıs fatihlerinden Arap Ahmet Paşa tarafından kurulan Mevlevi Tekke ve türbesi günümüze kadar gelmiştir. Mevlevi Tekkesi aynı zamanda Mevlevi Kültürü müzesi olarak kullanılmaktadır. Mevlevihane, Osmanlı döneminde önemli Mekânlardan birisidir. Osmanlı döneminde gemi ile hacca gidenlerin uğrak yeri olmuştur. Mevlevihane, yetiştirdiği insanlar ve verdiği hizmetlerle Kıbrıs’ta Osmanlı Türk tarihinin önemli kurumlardan birisi olmuştur.
17. yüzyılda Rumeli Beylerbeyi olan Ferhad Paşa bakımsızlıktan harap olmaya yüz tutmuş Mevlevihane’yi yeniden inşa ettirmiştir. Türkiye’de Cumhuriyet ilanından sonra Anadolu’daki tekkeler kapatılınca, Kıbrıs’taki Mevlevi Haneye, Halep Mevlevi Hanesinden Şeyh Şamlı Dede atandı. Şeyh Şamlı Dedenin vefatına kadar bu görevi sürdürmüş; Şeyh Şamlı dedenin vefatından sonra tekke önemini kaybetmiştir. Vakıflar idaresinin Türk toplumuna devredilmesiyle, 1956’dan itibaren tekkenin bazı odaları “Türk Çocuk Yuvası” olarak kullanılmış, kalan bazı odalar 1963’te Kıbrıs Türk Etnografya Müzesi olarak hizmete açıldı. 2001-2002 yılında yeniden düzenlendikten sonra 17 Aralık 2002 tarihinde Şeb-i Arus töreni ile Mevlevi Müzesi olarak yeniden ziyarete açıldı.
Dr. Fazıl Küçük Müzesi: Müze Konutu Dr. Fazıl Küçük ile ailesinin uzun yıllar yaşadığı No.172 Girne Caddesi Lefkoşa’daki konutları, 1925 yılında kesme sarı taştan inşa edilmiştir. Dr. Fazıl Küçük ailesine satın alma yoluyla geçen binanın zemin katı liderimiz tarafından hasta muayene odası, idarehane 1940-1958 yılları arasında klinik, üst katı da konut olarak kullanıldı. Yaşam yeri doktorluk mesleğini sürdürdüğü, mücadelenin başladığı ve yönetildiği konut, 14 Mart 1997 tarihinde müze olarak düzenlemiştir.
Büyük Han: Lefkoşa Sur içinin eskiyi yaşatan havası içerisinde muhteşem bir yapıdır. 1572’de Kıbrıs’ın ilk Beylerbeyi Muzaffer Paşa tarafından yaptırılmış. Lefkoşa’nın en önemli Türk devri yapıtlarından olup, adada inşa edilen ilk Türk mimari eseridir. Yapı, İngilizler tarafından 1878’den 1893 yılına kadar hapishane olarak kullanıldı. Büyük Han, restorasyonunun tamamlanmasının ardından 2002 yılında bu kez bir kültür sanat merkezi olarak halkın hizmetine sunulmuştur.
Selimiye Camii (Aya Sofya Katedrali): 14. yüzyılda Lüzinyanlar tarafından St. Sophia katedrali adıyla Gotik mimarisiyle yapılan, Osmanlı Dönemi’nde ise camiye çevrilen anıtsal bir yapıdır. Lüzinyanların baş katedrali olması itibariyle Lüzinyan krallarının Kıbrıs krallık tacını giydikleri yerdir
Ancak ilkin 1373 yılındaki Ceneviz akınlarından, 1491 ile 1547 yıllarındaki iki büyük yer sarsıntısından hayli zarar görmüştür. Osmanlıların Lefkoşa’yı fethettikleri 9 Eylül 1570 tarihinde kullanılamayacak derece harap durumda olduğundan, cami olarak kullanılmak üzere tamir edilirken içine mihrap, minber ve kürsü eklenmiştir. Lala Mustafa Paşa Lefkoşa’nın fethinden sonraki ilk Cuma namazını, 15 Eylül 1570 tarihinde, bu camide kılmıştır.
Osmanlı Dönemi boyunca Ayasofya Camisi adıyla bilinmiştir. Kıbrıs II. Sultan Selim tarafından fethedildiğinde, Kıbrıs Müftüsü Caminin adını 13.8.1954 tarihinde ‘’Selimiye Camisi’’ olarak değiştirdi.
Arap Ahmet Paşa Camii: Kıbrıs fatihlerinden Arap Ahmet Paşa’nın adına 1845 yılına inşa edilmiştir klasik Osmanlı karakterinde kesme taştan inşa edilen caminin kare planlı ana mekanı yarım küre şekilli kubbesi ve ön taraftaki son cemaat yeri üzerindeki 3 küçük kubbesi vardır. Kıbrıs’ta 4 kez sadrazamlık, Tuzla Kaymakamlığı ve Mutasarıflık Müdürlüğü gibi görevlerde bulunan Kıbrıslı Mehmet Kamil Paşa’nın ve Kıbrıs’ta Mutasarıflık görevi yapmış olan İshak Paşa’nın da mezarları bu camide bulunmaktadır.
Derviş Paşa Konağı (Etnografya Müzesi): Bu konak Kıbrıs’ın ilk gazetesi olan Zaman gazetesi sahibi Derviş Paşaya aittir. İki katlı ve l planlıdır bu konak yapısı ve mimarisi itibariyle Osmanlı konut mimarisini yansıtmaktadır. Kesin yapım tarihi bilinmemekle beraber sonradan ilave edildiği belli olan badadi sistemde yapılmış olan başodanın süslemeli tavanında 1869 tarihi yazılıdır. 1979 yılında kamulaştırılıp Etnografya Müzesi olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Sultan II Mahmut Kütüphanesi: Sultan II. Mahmut dönemine rastlayan 1829 yılında Kıbrıs valisi Ali Ruhi Efendi tarafından yaptırılmıştır. Kütüphanede bulunan taş yazıtta Sultan Mahmut ile kütüphaneden övgü ile söz edilmektedir. Yaklaşık 1700 adet basılmış ve el yazması eski kitap bulunur. Kütüphaneye başta II. Sultan Mahmut olmak üzere tanınmış birçok kişi kitap bağışında bulunarak kütüphanenin zenginleşmesini sağlamıştır.
GİRNE TURU
Girne Tarihçesi: Kıbrıs’ın güney bölgesinde bulunan Girne Kenti, bulunan otelleri ve etkinlik olanakları nedeniyle adanın en popüler tatil bölgesidir. Genel olarak tanıtımlarda kullanılan Girne Kalesi ve tarihi liman önemli ziyaret alanıdır.
6000 yıllık bir geçmişe sahip olan Girne birçok tarihi ve kültürel mirası barındırmaktadır. Kıbrıs’ın 10 Krallığından biri olan ve geçmişi M.Ö. 10. Yüzyıl’a kadar dayanan Girne, ilk olarak Ege Bölgesinden gelen küçük gruplara ev sahipliği yapmıştır. Bu nedenlerden dolayı birçok medeniyetin izini taşımaktadır.
Tarihi Yat Limanı: En çok resmini gördüğünüz Kıbrıs’ın en önemli simgesi olan bu mekân Venedik mimarisindeki binaları, birbirinden farklı kültüre hitap eden restoran ve kafeleriyle sizi etkileyecektir.
Girne Kalesi:Kesin inşa tarihinin belli olmamasına rağmen yapılan araştırmalar sonunda ele geçirilen kalıntılar neticesinde Helenistik ve Roma Dönemleri ’ne (M.Ö. III. yüzyıla) kadar uzan yapının kenti Arap Akınlarına karşı korumak amacıyla M.S. VII. yüzyılda Bizanslılar tarafından inşa edildiği kabul ediliyor.
Batık Gemi Müzesi:1965 yılında bir sünger avcısı tarafından suyun üç metre derinliğindeyken fark edilen ve Pennsylvania Üniversitesi araştırmacıları tarafından su yüzüne çıkarılan bu müzede sergilenen gemi bugüne kadar bulunan en eski batık olduğu düşünülüyor. 15 metre uzunluğundaki geminin Rodos’tan yola çıkarak Doğu’ya giderken burada battığı tahmin ediliyor.
Ağa Cafer Paşa Camii: Kıbrıs Valisi Ağa Cafer Paşa tarafından 1589 yılında yaptırılan tek şerefesi bulunan ve tek minareli kesme taştan inşa edilen cami dikdörtgen planlıdır.
Girne Deniz Şehitliği Anıtı: 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı esnasında 21 Temmuz 1974 gününde Kocatepe Gemisi’nin batmasıyla şehit olan denizci personellerin anısına dikilmiş bir yapıdır. Anıtın yapımına 16 Ocak 1975 tarihinde başlanmış olup 27 Haziran 1975’te tamamlanarak halkın ve turistlerin ziyaretine sunulmuştur. Anıtın ön tarafında “Kıbrıs Barış Harekâtı Deniz Şehitleri Hatırasına” yazısı ve Deniz Kuvvetleri logosu yer almaktadır. Yapının arka yüzünde ise şehit olan toplam 68 subay, astsubay, erbaş/er ve sivil işçilerin isimleri yazılıdır. Tüm şehitlikler gibi burası da, destansı öykülerin kahramanlarına ait bir yapıdır.
Bellapais Manastırı: Gotik mimarinin en güzel eserlerinden biri olan Bellapais Manastırı, Fransızca ’da ‘’Barış Manastırı’’ anlamına gelmektedir. Ayrıca burada görev yapanların giydikleri beyaz giysilerinden dolayı ‘’White Abbey’’ (Beyaz Manastır) adıyla da bilinmektedir. M.S. 1158 – 1205 tarihleri arasında inşa edilmiş ve daha sonra Fransız Kralı Hugh III döneminde (1267 – 1284) bugünkü şeklini almıştır.
Kıbrıs’taki Lüzinyan Dönemi mimarinin en güzel örneklerindendir. Manastırın gelişmesi 1373 yılına kadar devam etmiştir. Ancak bu tarihte başlayan Ceneviz Akınlarında yağmalanarak tahrip edilmiştir.
Adanın Osmanlılar tarafından ele geçirildiği 1570 yılından sonra kapanmıştır ve şu anda müze olrak hizmet vermektedir.
Karaoğlanoğlu Şehitliği ve Açık Hava Müzesi: Kıbrıs Barış Harekâtı sonucunda Şehit olan Türk askerlerinin anısına Türkiye Cumhuriyeti tarafından yaptırılan Girne’deki bu şehitliğe, Kıbrıs Harekâtın ’da Kıbrıs’a ilk çıkan Türk Silahlı Kuvvetleri alayının komutanı olan Halil İbrahim Karaoğlanoğlu’nun ismi verilmiştir.
Şehitlikte 8 subay, 5 astsubay, 57 erbaş ve er olmak üzere toplam 70 Türk askerinin mezarı yer almaktadır.
Kuzey’den Güneye doğru bakan anıt Türkiye’nin gücünü ve kardeşliğini simgelemektedir.
Şehitliğin hemen yanında bulunan açık hava müzesinde ise 1974 Barış harekâtı sırasında Rumların kullandıkları araçlar sergilenmektedir.
Barış ve Özgürlük Müzesi Anıtı: 1974 Kıbrıs Barış Harekâtının başladığı 20 Temmuzgecesi karargâh binası olarak kullanılan Makarios’un diş doktoru Yorgacis’in evi Kıbrıs Türkünün mücadele tarihinde bir dönüm noktasıdır.
Binanın girişine, Rum askerleri tarafından atılan roketatar mermisi isabet etmiş ve meydana gelen şiddetli patlamada, 50. Piyade Alay Komutanı Piyade Kıdemli Albay İbrahim Karaoğlanoğlu, Hava İrtibat Subayı olarak görev yapan Pilot Binbaşı Fehmi Ercan ve iki er şehit olmuştur.
Bu nedenle tarihi belge özelliği kazanan ev, Kıbrıs Barış Harekâtını ölümsüzleştirmek amacıyla müze olarak düzenlenerek harekâtın ikinci yıldönümünde Barış ve Özgürlük Müzesi olarak resmi bir törenle ziyarete açılmıştır.
St. Hilarion Kalesi: Girne’ye 10 km mesafede bulunan kalegüzel bir Girne manzarası seyretmek için ideal noktalardandır.
Kalenin günümüzdeki adı, Kudüs’ün Araplar tarafından ele geçirilmesinden sonra Mısır’dan Kıbrıs’a göçmen olarak gelen ve ömrünün son yıllarını ibadetle geçiren Aziz Hilarion’danaldığı sanılmaktadır.
Adaya gelen Hilarion 370 yılında kalenin durduğu yere başta kilise ve manastır inşa eder. Manastır ve etrafı Bizans İmparatorluğu zamanında, Kıbrıs’ı Arap Akınlarına karşı savunmak ve kontrol amaçlı güçlendirilir ve kaleye çevrilir.
Kalenin alt kısmı deniz seviyesinden yaklaşık 660 metre, en tepesi ise 732 metre yüksekliktedir.
Beşparmak Dağının Zirvesindeki Efsane Tank: 1974 Kıbrıs Barış Harekâtında Beşparmak dağlarının zirvesinde bulunan bir kayanın tepesine tırmandığı ve Rum mevzilerini vurarak Türk askerine savaşı kazandırdığı hikâyelerde bahsi geçen tank efsaneleşmiştir.
1974 barış harekâtında efsane tankı beşparmak dağının zirvesine çıkaran askerler, onbaşı Gürler ERDAĞ, Er Abdulkadir KURT, Er Recep Doğan Yiğit’tir.
Efsane Tankın Hikâyesi: Birliğin komutanı, tankı zirveye çıkaran askerlere sorar. Evladım bu tankı buraya nasıl çıkardınız? Askerler; Komutanım, o anda gözlerimizin önünde engelsiz dümdüz bir yol göründü. Rumlar kaçıyorlardı, ateş ede ede bu zirveye çıktık. Komutan Mehmetçiğe emreder. Tankı oradan indirin. Erler hep beraber aynı şekilde cevap verirler. O yolu görmeden nasıl indirelim komutanım.
Bu hikâye Dilden dile, dolaşarak efsaneye dönüşmüştür. Bu efsane tankın Beşparmak dağının zirvesinde olduğu gerçektir.
Tank hâlâ o dağın zirvesinde ziyarete açık şekilde durmaktadır.
GAZİMAĞUSA TURU
Gazimağusa Tarihçesi: Mağusa’nın MÖ 3’üncü yüzyılda Ptolemus krallarından Philadelphus tarafından kurulduğu ve kralın yeni kente kız kardeşi Arsinoe’nin adını verdiği söylenir. Salamis’in MS 648’de Araplar tarafından yakılıp yıkılması üzerine oradan göçen halkla büyüyen kent küçük bir liman kentine dönüşmüştür. Sultan II. Selim’in ordusu geldiğinde, Gazimağusa surları 10 ay direnir ve 1 Ağustos 1571 yılında Lala Mustafa Paşa komutasında kale fethedilir. Osmanlı döneminde Gazimağusa ve limanı önemini yitirir. Kaybedilen önem İngiliz zamanında geri kazandırılıp yerli halktan birçok kişi orada çalışır. 1974 Barış Harekâtı esnasında Kıbrıslı Türklerin Rumlara karşı gösterdiği direniş nedeniyle, harekât sonrası kente ‘’Gazi’’ unvanı verildi. Gazimağusa, turistik ve sosyal yapısı, tarihi ve adadaki konumu ile sadece Kıbrıs için değil, dünya için ender bir önem taşımaktadır.
St. Barnabas İkon ve Arkeoloji Müzesi: Aziz Barnabas Manastırı ile Kilisesi, Aziz Barnabas’ın adına yapılan Kıbrıs’taki en önemli dini yapılardan biridir.
Salamis Antik Harabeleri ve Roma Şehir Tiyatrosu: Antik Salamis kenti başta bir Aka kolonisi olarak kurulmuştur. Yunanistan’daki Salamis adasının kralı Telamonun oğlu olan Tekfros kentin efsanevi kurucusu olarak biliniyor. M.S. 647 yılından sonra aralıklarla devam eden Arap akınları, depremler ve limanın kum ve çamurla tıkanması sonucu şehri herkes terk eder. Böylece, bu gün ki Gazimağusa şehrinin durduğu yerde bir yerleşim yeri oluşmuş olur. Günümüzdeki Salamis Antik Kenti’nin kalıntılarını ve özelliklerini yerinde görmenizi tavsiye ederiz.
Lala Mustafa Paşa Camisi (Saint Nicolas Katedralı): Gazimağusa, Namık Kemal Meydanı’nda Lüzinyan Döneminde gotik mimarı yapıtıyla 1298 – 1312 yılları arasında St. Nicolas Katedrali adıyla yapılmış bir yapıdır. Osmanlı’nın Gazimağusa kuşatması sırasında top atışlarıyla hayli zarar gördüğünden, kentin ele geçirildiği 1 Ağustos 1571 tarihinden sonra Sinan Paşa’nın emriyle, mihrap ve minber eklenerek camiye çevrilmiş ve Lala Mustafa Paşa’nın 17 Ağustos 1571 Cuma günü II. Sultan Selim’in adına burada okuttuğu hutbeyle ibadete açılmıştır.
Namık Kemal Zindanı ve Müzesi: Tanzimat dönemi edebiyatının meşhur gazeteci ve şair olan Namık Kemal, Tiyatroyu yeni fikirlerini yaymak için iyi bir vasıta olduğunu kabul ederdi, Yazar 1 Nisan 1873 tarihinde İstanbul gedik paşa Tiyatrosu’nda Vatan yahut Silistre’de vatanseverlik oyununun oynamasından sonra 5 Nisan 1873 tarihinde Kıbrıs’a sürülmüştü. Gazimağusa’da mevcut bulunan bu zindanda 38 ay süren sürgün hayatından sonra 3 Haziran 1876 tarihinde V. Murat tarafından affedilerek İstanbul’a geri döndü. Bugün, zindan ve zindana bitişik duran bu bina, Namık Kemal’in yaşamı ve eserleri hakkında bilgilere ulaşılabilen bir müze olarak ziyaretçilere açılmıştır.
Canbulat Türbesi ve Müzesi: Osmanlıların Mağusa’yı fethi sırasında en şiddetli çarpışmaların olduğu sırada savaşırken, bir kılıç darbesi ile kafası kesildi. Halk arasında kafasını kolunun altına alarak çarpışmaya devam ettiği şeklinde bir efsane yayılmıştır. Şehit düştüğü yerde şu anda türbesi bulunmakla birlikte etnografik ve arkeolojik eserler de sergilenmektedir.
Othello Kalesi: 14. yüzyılda Mağusa limanı korumak amacıyla Lüzinyanlar tarafından inşa edilmiştir. Etrafında derin hendek olan bu kule, koruduğu Kara ve Deniz kapıları ile beraber, surlarla çevrili kentin iki ana giriş kapılarının biriydi. Kalenin adı, Shakespeare’nin yazdığı tragedyadan almaktadır. Oyunun kahramanı olan Othello’nun yer aldığı sahnelerin bir bölümü ‘Kıbrıs’ta bir liman kentinde’ geçmektedir.
Sinan Paşa Camii (St. Paul ve Peter Kilisesi): Suriye’den gelip Gazimağusa’ya yerleşen tüccar, Simone Nostrano’nın yaptığı bağış parasına 1360 yılında kurulmuş. Osmanlının, Mağusa fethindeki (1570 – 1571) bombardımanına rağmen bina, sağlam yapısı ile ayakta kalmayı başarmış… Genel iç görünümü sade olup, tavanı düz sütunlara oturtulmuş. Ada, Osmanlı İmparatorluğu tarafından ele geçirildikten sonra, bina Camii olarak kullanılmaya başlamış. Kuzeydoğu duvarının önünde eskilerde bir Osmanlı çeşmesinin olduğu kimi fotoğraflarda görülmektedir. Akkule Mescidinin özgün kapısı harap olduğundan kapının yerine XVIII. yüzyılda yeni bir kapı yapıldı. Bu kapının üzerinde duran mermerde “Camiler Allaha vakfedilmiş olduğundan Allahtan başka kimseye tapmayınız.” ayeti yazılıdır. Mihrap üstündeyse yazılı tablet bulunmaktadır.
Kapalı Maraş Sınır Bölgesi: Özellikle, 1969-1970 yılları arasında Beyrut’da süren savaştan dolayı Beyrut’un önem kaybetmesiyle Maraş, dünyanın en ünlü eğlence ve turizm merkezlerinden biri olarak gelişme göstermiştir. 1974 yılı Kıbrıs Barış Harekatı sonrası Maraş yerleşime kapatılmıştır.
GÜZELYURT – LEFKE TURU
Güzelyurt Tarihçesi: Kuzey Kıbrıs’ın Kuzey-batısında yer alan Antik dönemde Yunanistan’dan göç eden Sparta’lılar tarafından tanrıça Afrodit için kurulduğu söylenen bir şehirdir. Girne, Lefke ve Lefkoşa şehirlerinin ortasında yer alan Güzelyurt, ılıman havası ile adanın narenciye üretimi açısından en verimli portakal ihracatının büyük çoğunluğunu karşılayan kentidir.
Geçit Köy Barajı: Asrın projesi olarak bilinen Kuzey Kıbrıs’a Su Temin Projesi için Anamur’dan Denizin altında döşenen borularla Girne yakınlarında Güzelyalı terfi merkezine getirilen su Yeniköy’de yapılan bu barajda toplanmaktadır. Barajın etrafında yapılan mesire alanında muhteşem manzaralar oluşmuş olup panoramik olarak görülmeye değer.
Mavi Köşk (Kaçakçının Köşkü): Mavi Köşk, Girne’den Güzelyurt’a giderken Beşparmak Dağları’nın bittiği yerde, Barış Kuvvetleri’ne bağlı askeri bölgenin içinde bulunmaktadır. Köşk 1957 yılında İtalyan asıllı Rum – Paolos Paolides tarafından yaptırılmıştır.
İki katlı olan köşk, Türk ve Rum mimari özellikleri, yanı sıra Akdeniz ve İtalyan mimari özelliklerini taşımaktadır. Paolides, paha biçilmez tablolar, el işi İran halıları, içki dolapları, biblolar vb. eserlerle evini donatılmıştır.
Paolidis, Köşkün bayan misafirlerine özel süt havuzu da yaptırmış. Köşkte süt banyosu yapan ünlü isimlerden – Fransız aktris Sophie Loren’nde yer almaktadır.
Güzelyurt Doğa ve Arkeoloji Müzesi: Çift katlı olan Arkeoloji ve Doğa olmak üzere iki bölümden oluşan Müze Binası 1979 yılında ziyarete açılmıştır.
Doğa bölümü alt katta olup Kıbrıs’ta görülen yerli ve göçmen kuş çeşitleri, böcekler, yılanlar, Akdeniz’de yaşayan balık türleri ve Kıbrıs’ın jeolojik yapısında mevcut olan taş çeşitleri bu bölümde sergilenmektedir.
Üst katta yer alan Arkeoloji bölümünde ise Kıbrıs’ın çeşitli yerlerinde bulunmuş eski eserler kronolojik bir düzen içerisinde (Neolitik Çağ’dan Orta Çağ’a kadar) sergilenmektedir. Kıbrıs’ın en önemli antik kentlerinden olan Sili’deki kurtarma kazısında bulunan 2500 yıllık paha biçilmez tarihi eserler Güzelyurt Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor.
Soli Antik Kenti Kalıntıları: Güzelyurt bölgesindeki Lefke kasabasında yer alan antik kent birçok görülmesi gereken yapıta ev sahipliği yapmaktadır. Günümüzde Soli hakkındaki bilgiler ancak M.Ö. 700 yılına kadar dayanıyor.
Kentin adı Atinalı filozof Salon’a dayandığı sanılmaktadır. Tunç Çağında kurulan ve deniz kıyısında duran, bakır yatakları ve geniş limanı ile Soli, adada zamanının en önemli şehirlerin biri olduğu görülüyor.
Asur İmparatorluğu döneminde Soli, adanın en büyük şehirlerinden olup adı ‘’Si-il-lu’’ olarak geçer. Süveyş Kanalı yapımında, kentin binalarının çoğu sökülüp, malzeme olarak götürülür.
Ziyaretçilerin dikkatini çeken yapıtlardan olan IV. yüzyılda yapılan Soli Bazilikası, Yunan Tiyatrosu yerine II. yüzyılın sonunda yapılan, 4.000 kişi alabilen Roma Tiyatrosu ve Tiyatronun doğusunda olan Afrodit Tapınağı kalıntıları – bunların en önemlileridir.
Vuni sarayı kalıntılarını: Kuzey Kıbrıs’ın Lefke kasabasını batısında yaklaşık 6 km uzakta bulunan Soli kentini Pers hâkimiyeti altında tutmak için inşa edildi. 137 odası bulunan Sarayın inşası dört yılda tamamlandı ve Rakımı 267 metre olan bir tepe üzerine etrafı surlarla çevrili olarak
Yapının üç ana bölümü vardır, bunlar en tepede bulunan Athena Tapınağı, tapınağın hemen altındaki bulunan saray ve diğer tapınaklar, bunların da aşağısındaki bulunan evlerdir. Bu üç bölüm tepeden denize doğru eğimli olan üç farklı teras üzerine kurulmuştu.
MÖ 449 yılında Atinalı General Kimon’un sarayın bulunduğu bölgeyi ele geçirmesi üzerine MÖ 440 yılına kadar olan dönemde Yunan mimarisi özelliklerinin görüldüğü bir mimari değişimden geçmiştir.
Lefke Piri Mehmet Paşa Camii: 649-963 yılları arasında Kıbrıs’a gerçekleştirilen İslam akınlarının birinde, buradaki Ay Yorgi Kilisesi camiye dönüştürülmüş ve akınlar bittikten sonrada varılan anlaşmanın bir gereği olarak bu gibi yerlere yerli halktarafından dokunulmamıştır.
Ancak bu cami Kıbrıs’ın Osmanlı İdaresine girdiği 1571 yılına kadar bakımsızlıktan yıkılacak duruma gelmiş. Kıbrıs’ın fethine katılan ve Yavuz Sultan Selim ile Kanuni Sultan Süleyman’ın sadrazamlığını yapmış Piri Mehmet Paşa’nın torunu olan Ebubekir Bey, Lefke’nin de dahil olduğu ‘Baf Sancağı’ yönetimine getirilince, bakımsızlıktan harap olan eski binayı tamir ettirerek, camiye çevirdikten sonra dedesi Piri Mehmet Paşa’nın adını vermiştir.
Lefke Su Kemeri: Lefkede’ki su kemerleri, El Haç Ali Efendi İbni Ebubekir Efendi tarafından yapılmış ve 1102 H (1690) tarihinde oluşturulan Ebubekir Efendi Vakfı’na dahil edilmiştir.
Lefke’de ayrıca Maratasa deresinden sağlanan suyla değirmenleri döndürmek için yapılmış bir dizi köprülü suyolu da bulunmaktadır. Bu suyollarının bazıları önceleri 1887 yılında Baddal Ağa tarafından inşa edilen değirmenin su ihtiyacını karşılarken, şimdilerde tarlalar ile bahçeleri sulamak amacıyla kullanılmaktadır.
Ay. Yorgi Kilise kalıntıları üzerine kurulmuş olduğuna inanılan Yukarı Mahalle’deki Piri Osman Paşa Camisinin yanından geçen su arkı ise eskiden beri ‘Ay Yorgi Su Arkı’ adıyla bilinmektedir.
Cengiz Topel Anıtı: 8 Ağustos 1964’te Türk Hava Kuvvetleri’nin Kıbrıs’ta gerçekleştirdiği uyarı uçuşunda, uçağı Rum uçaksavarlar tarafından vurulunca paraşütle atlamayı başarmasına rağmen esir alındıktan sonra öldürülmüştür.
Rumlar tarafından hastanede öldüğü belirtilen Topel’in naaşı 12.ağustos 1964’te iade edilmiştir. Türk Hava Kuvvetleri’nin Kıbrıs’taki ilk pilot kaybıdır.
KARPAZ TURU
Dip karpaz: Kıbrıs adasının tava sapı şeklindeki bölgede uç noktasında yer alan bir kasabadır. Türkler ve Rumlar (Rum nüfusu yaklaşık 250 kişi) beraber yaşamaktadır. Kasabada Rumların sıkça ziyaret ettikleri Apostolos Andreas Manastırı bulunmaktadır. Karpaz Yarımadası sadece tarihi yerleri görmekle değil, Kuzey Kıbrıs’ın muhteşem doğasını görme imkânına sahip olacaksınız. Yarımada şeklindeki en uç kısmı olan Zafer Burnu, rivayetleriyle meşhur Apostolos Andreas Manastırı, Karpaz Koruma Alanı, dünyaca ünlü Altın Kum Sahili – Karpaz ziyaret edenlere muhteşem doğa harikalarını görmelerini sağlar.
Aya Trias Bazilikası: Sipahi köyünün kuzeyinde, sahil yolunda biraz içeri doğru birkaç yüz metre uzaklıkta yer almaktadır. 6 yüzyılın başında inşa edilmiş, bazilika 7. yüzyılda Arap akınları sırasında tahrip edilerek daha sonra terk edilmiş küçük bir kilisedir. Kilise adanın güneye bakan tarafında inşa edilmiş. Terkedilen kilise 9 yüzyıl civarında tamamen toprak altında kalmış 1957 yılında tesadüfen yeniden keşfedilmiş arkeologlar tarafından kısmen yapılan kazılarda bir kısmını ortaya çıkarmış kazıların devamı için anlaşmanın halen devam ettiği bilgisi var. Kıbrıs’ın tarihini anlamak açısından görmeye değer bir tarihi kilisedir.
Apostolos Andreas Manastırı: Karpaz Yarımadası’nın önde gelen ziyaret ve adak yerlerinden biridir. Eski adıyla Dinoretum ile Apostolos Andreas, yeni adıyla Zafer Burnu olarak bilinen noktada bulunmaktadır. ‘’Mucizeler Yaratan’’, ‘’Rüzgârların Hâkimi’’ ve ‘’Yolcuların Koruyucusu’’ özelliklerini taşıyan Apostolos Andreas’a adanmıştır.
Kutsal Şapel: Hıristiyan inancına göre İsa’nın havarilerinden Andreas deniz yoluyla Kutsal Topraklar ve Kudüs’e giderken gemide su sıkıntısı baş gösterdi, Andreas gemiden inerek manastırın bulunduğu yere bastonuyla yere vurdu ve oradan su fışkırmaya başladı. Bir gözü kör olan geminin kaptanı gözlerini bu suyla yıkayınca kör gözü görmeye başladı, 15. Yüz yılda suyun bulunduğu ve günümüzde de aktığı yere küçük bir şapel inşa edildi.
Altın Kum Sahilinde Deniz Molası: Altın sarısı kumuyla bilinen altın kum plajı arzu edenler için tertemiz berrak denizinde yüzerek veya uzun sahilde yürüyüş yaparak mola esnasında keyifli bir zaman geçirebilirler.