FENER & BALAT & PİERRE LOTİ TURU

Bu turumuzda İstanbul’un en eski semtlerinden biri olan Balat, Haliç’in güney kıyılarında Fener ve Ayvansaray arasında yer alan, coğrafi konumu, tarihsel özellikleri, demografik yapısı itibariyle Tarihi Yarımada içinde önemli bir yeri olan Balat, Bizans’tan günümüze kozmopolit kültürüyle dikkat çekici yerler hakkında bilgi edineceksiniz.

 Tur Programı

Bizans dönemine ait binasıyla göz kamaştıran Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi ve Aya Georgios Kilisesi ile gezimize başlayabiliriz. İtalya’dan gelen azizlere ait kemikleri, 3 önemli azizeye ait sanat eseri tabutları ve Hz. İsa’nın çarmıha gerilmeden önce gördüğü kötü muameleye zemin olan taşı gördükten sonra Özel Maraşlı Rum İlköğretim Okulu’na geçiyoruz. Şu an içerisinde 10 öğrenci bulunan bu tarihi okulu gördükten sonra yürüyüşümüze daracık Fener sokaklarından başlıyoruz. Eflak-Boğdan Prensi Dimitri Kantemir’in evini dışarıdan gördükten sonra merdivenleri arşınlıyor ve Özel Yuvakimyon Kız Okulu’nu görüyoruz ve yola devam ediyoruz. 700 yıldır hizmet veren tek kilise olan Maria Muhlıotissa yani Moğolların Meryem’i Kilisesi’ni ziyaret ediyoruz. Fatih Sultan Mehmet Tuğralı Fermanı gördükten sonra Haliç bölgesinde en ücra köşeden bile rahatça görülebilen Kırmızı Mektep ya da Fener Rum Erkek Lisesi’nin kapısına gidiyoruz. Adeta kırmızı bir şatoyu andıran bu muazzam dev yapının büyüsüyle sokakları arşınlamaya devam ediyor ve dışarıdan sanki mermer bir yapıyı andıran oysa dökme demir olan Sveti Stefan Bulgar Kilisesi’ne düşüyor yolumuz. Gotik üsluplu ve portatif olan bu güzel kiliseyi ziyaret ettikten sonra, kâh Haliç manzarası kah daracık ve eski sokaklar arasından Yanbolu Sinagogu’na varıyoruz. Tarihi Agora Meyhanesi gördükten sonra, artık balat sokaklarında ilerlerken hemen karşımıza meşhur Sabetay Sevi’nin de içerisinde konuşma yaptığı, Musevi cemaatin en önemli ibadet yerlerinin başında gelen Ahrida Sinagogu’nu dışarıdan görüyor, detaylı bilgi edindikten sonra Surp Hreşdegabet Ermeni Kilisesi ‘ne geçiyoruz. Ayazmasının dağıttığı şifalı suyu ile ünlü bu kiliseyi ziyaret ediyor suyundan birkaç yudum içtikten sonra önümüze muhteşem bir Mimar Sinan eseri çıkıyor. Ferruh Kethüda Camii’ni ziyaret edip avlusunda biraz soluklanmalıyız. Bu kısa molanın ardından yürüyüşümüz bizleri bir zamanlar Ortodoks Patrikhanesi olan Aya Dimitri Kilisesi’ne ulaştırıyor. Kiliseyi ve bahçesindeki Rum Okulunu gördükten sonra öğle yemeği için ara verebilirsiniz. Yemeğimizi yerken bir taraftan da Özel Balat Musevi Hastanesi’ni görecek gözleriniz. Yemek ardından yürüyüşümüz kaldığı yerden devam ediyor. Hz. Muhammed’i gören sahabelerden Hz. Cabir Camii’ni ve türbesini ziyaret ediyoruz. Buradan sonra bir şifalı ayazma daha çıkıyor karşımıza. Blakherna Sarayı ayazması’na girince Meryem Ana’nın bir zamanlar burada kıyafetlerinin olduğunu şaşkınlıkla öğreniyor ve dilerseniz ayazmadan su içebiliyorsunuz. Ayvansaraydaki Blakherna bölgesine gelmişken sarayın zindanlarını yani Anemas Zindanları’nı görmeden geçemeyiz. Zindanların az ilerisinde büyük ustayı Mimar Sinan’ı son bir kez anarak Hacı İvaz Camii’ni görüyoruz. Az da olsa yorulduğunuzu düşünerek arabamıza biniyor ve yorgunluğumuzu Eyüp’te atmak üzere yola çıkıyoruz. Eşsiz haliç manzarasını bir de Pierre Loti tepsinden görmek için teleferiğe biniyoruz ve finalde bu tatlı yorgunluk üzerine sıcak kahvelerimizi yudumluyor ve bir başka istanbul turumuzu tamamlıyorsunuz.